20 Mart 2009 Cuma

Biz'ce Dergisi ile mini-röportaj

1- Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1984 İstanbul doğumluyum. 2007 yılında ODTÜ İşletme Bölümü'nden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Bankacılık Yüksek Lisansı eğitimimi sürdürüyorum. Öğrenciyken yazları çeşitli reel sektörlerde stajyerlik yapmama rağmen mezun olduktan sonra birçok bölümdaşım gibi bankacı olmaya karar verdim ve yabancı bir bankanın Teftiş Kurulu'nda Müfettiş Yardımcısı olarak profesyonel iş hayatıma başladım.

2- Bankacılık sektöründe çalışmanın avantajları veya getirdiği zorluklar?

Bankacılık sektörü tüm dünyada en sıkı regüle edilmiş sektörlerin başında gelir. Türkiye ise bu sektörü en sıkı regüle eden ülkelerden biridir. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklılık gösterir ya, bizim yiğidin stili tecrübeyle sabittir: üfleyerek yemek. Bankalar bir kaşık yoğurt yiyeyim derken; bir taraftan BDDK, diğer taraftan Maliye Bakanlığı, karşı taraftan Merkez Bankası ve arada bir de arka taraftan Bankalar Birliği üfler durur. Böyle soğuk! bir ortamda çalışmanın zorlukları olduğu gibi avantajları da vardır.

Yoğun iş temposu, stres, hedef baskısı gibi sıkıntılar bankacılık dahil tüm iş dünyasının kronikleşmiş zorlukları olsa da bankacılık sektörünü ayrı kılan bir numaralı zorluğu mesleğin isminde saklıdır bence: "bankacı olmak". 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 8. maddesinde kurucularda, 25. maddesinde ise genel müdür ve yardımcılarında aranan şartlar detaylarıyla belirtilmiştir. Türkiye'de başbakan olmak için bile bu kadar şart aranmamaktadır. Bir de bankacıların görev icabı edindiği müşteri sırrını saklama konusu vardır ki bazı bankacıları paranoya sahibi yapar, eşiyle dostuyla diyaloğunu bozar, ketumlaştırıp hayattan uzaklaştırır. Ayrıca bankacılık suçları pek çok kapsamda mali suçlardan ayrılmış ve cezaları oldukça ağırlaştırılmıştır. Ne de olsa sütten ağzımız yanmış bir kere...

Bankacılık sektörü özellikle teknolojinin yardımıyla hızlı değişen bir sektördür. Çalışanların bu teknik değişime ayak uydurabilmesinin tek yolu da sürekli eğitimdir. Türkiye'de gerek Bankalar Biriliği gerekse bankaların kendileri eğitim konusuna çok önem verirler ki bu durum bankacının kendisini geliştirmesi için büyük bir fırsat doğurur. 2001 yılında binlerce bankacının işsiz kaldığından sözedilir. Ancak işsiz kalanlar eğitimli insanlar olduğu için kendilerine reel sektörlerde iş bulabilmiş ve ülkenin büyük bir sosyal çıkmaza girmesini engellemiştir. Bunun yanında diğer bir avantaj ise kurumsallıktır. Kurumsallaşma, çalışanların özlük hakları, çalışma şartları, çalışanlar arası ilişki gibi bir çok konunun düzenlenlesinin ve istisnasız tüm çalışanlara eşit şekilde uygulanmasının teminatıdır. Kurumsallaşma bir bankanın olmazda olmazlarındandır ve en küçük bankanın kurumsal altyapısının bile büyük bir holdingin kurumsallığından daha gelişmiş olduğunu söyleyebilirim.

3- Finansçı olmaya ne zaman karar verdiniz ? Ve şu an istediğiniz yerde misiniz?
Dürüst olmak gerekirse ÖSS sonuçlarının açıklandığı gün karar verdim diyebilirim. Birçok Fen Lisesi mezunu gibi benim de düşüncem mühendis olmaktı ama aldığım puan ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü için yeterli olmayınca ve ODTÜ'den de vazgeçemeyince, finansçı olurum düşüncesiyle İşletme Bölümü'nü tercih ettim. Okul boyunca de seçmeli derslerimi finans alanından aldım. Temelinde finansın mühendislikten pek de farklı olmadığını düşünüyorum. Sonuçta ağırlıklı olarak yurtdışında ve Türkiye'de bir kaç üniversitede Finans Mühendisliği adıyla programlar olduğunu biliyoruz. Yine de İşletme Bölümü'nden alınan lisans düzeyinde finans dersleri ile Finansçı olunamayacağının bilincinde olmak gerekir. Ben bir taraftan eğitimimi sürdürerek diğer taraftan banka içinde bu yolda ilerlemeyi düşünüyorum. Bu uzun bir yol ama mevcut durumum itibariyle doğru zamanlama ile doğru yerde olduğuma inanıyorum.

4- Performansınızı etkileyen faktörler neler?
Çalışırken aynı zamanda performansınızı takip ederseniz hangi durumlarda daha verimli, hangi durumlarda verimsiz çalıştığınızı görürsünüz. İş hayatında tecrübe kazandıkça da performansınızı etkileyen faktörleri biliyor ve olumsuz durumlara eğer mümkünse müdahale edebiliyor olursunuz. Benim performansımı etkileyen faktörlerin başında motivasyon geliyor. Yüksek motivasyon yüksek performans getiriyor. Peki motivasyonumu ne etkiliyor? Gözlemlerime göre bana verilen sorumluluğun boyutu ve yaptığım işin zorluğu motivasyonumu etkileyen kalemlerin başında geliyor. Yaptığım iş biraz farklı ve çetrefilli bir iş, sorumluluğum da fazla ise kendimi daha fazla veriyor ve daha kaliteli sonuçlar çıkartabiliyorum. Buna karşın angarya diye tabir edilen nispeten basit olan rutin işlerde ise performansımın düştüğünü biliyorum.

5- İş dışında vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Aslında gitar çalmak ve kısa film çekmekten çok hoşlanıyorum. Fakat her ne kadar İstanbul'lu olsam da, liseyi ve üniversiteyi şehir dışında okuduğum için İstanbul'da bu tür aktiviteleri yapacak bir arkadaş grubum yakın zamana kadar yoktu. Birkaç arkadaşım ile birlikte yeni bir müzik grubu kurduk ve şimdilerde iş dışındaki vaktimin bir kısmında stüdyo çalışmalarımız oluyor. Kısa film çekmek için de yine birkaç arkadaşım ile birlikte ekip toplamaya uğraşıyoruz.
Tüm bunların yanında özellikle kışın iş dışındaki vaktimin büyük bir kısmını okul alıyor diyebilirim. Ancak ders, ödev ve proje süreçleri benim için üniversitede olduğu gibi stresli ve sıkıcı olmuyor. Sanırım bünye yoğun tempoya alıştığından okul bir mola gibi geliyor.

6- Genç bir profesyonel olarak hedeflerinizden bahseder misiniz?
Yakın gelecek için öncelikli hedefim eğitim. 4 - 5 yıl içinde yüksek lisansı ve hemen ardından doktorayı bitirmeyi ve zorunlu askerlik hizmetimi tamamlamayı planlıyorum. Bu süreçte Teftiş Kurulu'nda çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum. Teftiş Kurulu'nda çalışmak bana bankanın değişik bölümlerini görmemi ve genel anlamda banka mekanizmasını anlamamı sağlıyor. Ancak icra sorumluluğu vermiyor. Yapılan işleri denetleme sorumluğu ile o işleri yapma, icra etme sorumluluğu arasında çok fark vardır. Bu yüzden 6 - 7 yıl sonra icra sorumluluğu alarak banka içinde teknik bir bölümde çalışmayı düşünüyorum. Bundan sonraki süreç için hayalim; profesyonel tecrübenin yanında teorinin imkanlarından mahrum kalmamak ve yaratıcı okul ortamından kopmamak için üniversitelerde ders vermek ve bunu uzun yıllar sürdürebilmektir.

7- Üyelerinin başarılarına ortak olmayı amaçlayan Gelişim Platformu Derneği'nin kulüp ve topluluk etkinliklerini nasıl buluyorsunuz?
Gelişen iş yaşamında çalışanların gelişimine katkı sağlamayı amaçlayan GP'nin, bireylere, onların çalıştıkları kurumlara ve dolayısı ile Türkiye'ye katkısı tabiki büyüktür. Kurulan ortak platformlarda tecrübelerin paylaşımı yoluyla gelişen know-how'a paralel olarak aynı sektörlerdeki profesyoneller arasında kurulan iş ağlarıyla da know-who'nun gelişmesi sağlanmaktadır. Bu bağlamda yapılanlar çok değerli ve gelecek için heyecan vericidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder