4 Mayıs 2009 Pazartesi

Türk Bankacılık Sektörü'nün Operasyonel Kayıpları*

Türkiye’deki bankalarda en sık yaşanan operasyonel kayıp vakalarından birisi personel suistimalleridir. Zimmet suçu şeklinde gerçekleşen personel suistimalleri sonucunda oluşan maddi zarar genellikle banka tarafından karşılanmaktadır. Örneğin 13 Mart 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bir haberde; Samsun’da özel bir bankanın şubesinde çalışan bir personelin, çeşitli müşterilerin hesaplarından 13 milyon doları zimmetine geçirerek kayıplara karıştığı bildirilmiştir. Benzer şekilde 17 Mart 2009 tarihinde Şekerbank, Antalya Gazipaşa Şubesi’nde görev yapan bir personelin aleyhinde 1,5 milyon lirayı zimmetine geçirdiği iddiasıyla dava açmıştır. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun 2008 yılında Ziraat Bankası üzerinde yaptığı inceleme sonucunda zimmet suçlarının boyutunun 10 milyon 203 bin liraya ulaştığı açıklanmıştır. Tüm bu olaylarda oluşan zararlar banka tarafından karşılandığı gibi olayın niteliği itibariyle oluşan itibar kaybının somut sonuçları ölçülememektedir.

Personel suistimallerine paralel olarak bankalarda sıklıkla yaşanan diğer operasyonel kayıplar dış kaynaklı vakalardan kaynaklanmaktadır. Dış etkenler olarak tabir edilen bu tür operasyonel riskler genellikle banka soygunu, internet ve kredi kartı dolandırıcılığı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Emniyet Müdürlüğü Ana Komuta Kontrol Merkezi Daire Başkanlığı verilerine göre Türkiye’de 2006 yılı içerisinde 202 adet banka soygunu meydana gelmiştir. Diğer taraftan internet bankacılığı ve kredi kartı kullanımının yaygınlaşması ile bu alanlarda yaşanan dolandırıcılık olaylarında da ciddi oranlarda artış meydana gelmekte olup, olayların sonucunda oluşan maddi zararlar bankalar tarafından karşılanmaktadır. Örnek olarak Ziraat Bankası Ankara Konutkent Şubesi’nin ATM'sinde 30.03.2008 tarihinde bir dolandırıcılık olayı meydana gelmiş ve sonucunda banka müşterisi maddi zarara uğramıştır. Asıl itibariyle söz konusu suç üçüncü şahıs veya şahıslar tarafından gerçekleştirilmesine karşın açılan dava sonucunda gerekli tedbirleri almadığı gerekçesi ile Ziraat Bankası kusurlu bulunmuş ve zararın tazmini ile cezalandırılmıştır.

Dış kaynaklı diğer operasyonel riskler ise deprem, yangın gibi doğal felaketler ve terör saldırılarıdır. 17 Ağustos 1999 depreminde Marmara Bölgesi’ndeki birçok banka şubesi hasar görmüş ve faaliyetlerinde kısa süreli de olsa bir takım aksamalar meydana gelmiştir. Örnek olarak Akbank’ın 1999 yılındaki deprem felaketinden etkilenen 17 şubesinden sadece 12’si tekrar açılabilmiştir. Benzer şekilde Garanti Bankası’nın Adapazarı ve Gölcük şubeleri kullanılamaz duruma gelmiş, İzmit, Gebze ve Yalova şubelerinde veri aktarım problemleri yaşanmıştır.


Türk Bankacılık Sektörü’nün acı ile tecrübe ettiği diğer önemli bir operasyonel risk vakası ise 2003 yılında İstanbul’daki terör saldırıları ile yaşanmıştır. 20 Kasım 2003 tarihinde HSBC Bankası’nın yaklaşık bin personelinin çalıştığı Genel Müdürlük binasına bomba yüklü bir araç ile intihar saldırısı düzenlenmiştir. Bu saldırı ve akabinede gerçekleştirilen saldırılar sonrasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsa’sında işlemler durdurulmuştur. HSBC ve CitiBank’ın Türkiye genelindeki tüm şubeleri güvenlik gerekçesiyle bir gün süreyle kapatılmıştır.

* İmar Bankası vakasının, birçok kaynakta Türkiye tarihinde yaşanmış en büyük operasyonel risk skandalı olarak belirtilmesine karşın asıl itibariyle yaşananların operasyonel kayıptan ziyade banka sahipleri ve yönetimi tarafından işlenen büyük bir organize dolandırıcılık suçu olduğu bilinmektedir. Üst düzey yönetim tarafından yapılan yönlendirmeler ile yasa dışı faaliyetlerde bulunmak ve banka kayıtlarını manipüle ederek düzenleyici otoriteye kasıtlı olarak yanlış raporlamalar yapmak suretiyle bu faaliyetleri örtbas etmek hiçbir operasyonel risk unsuru ile açıklanamamaktadır. Bu sebeple İmar Bankası vakasının operasyonel riske iyi bir örnek teşkil etmediği düşünülmüş ve bu çalışmada İmar Bankası vakasına yer verilmemiştir.

1 yorum:

  1. İmar Bankası ile ilgili nota dair; kurum içi dolandırıcılığın oprisk'in alt dallarından biri olarak sınıflandırılmasından hareketle İmar Bankası da bir operasyonel kayıp davası olarak değerlendirilmelidir.

    YanıtlaSil