27 Nisan 2009 Pazartesi

6. Önlem Paketi ve Kredi Garanti Fonu

Referans Gazetesi'nin bugünkü haberine göre; finansal krizin etkilerinin azaltılması amacıyla çalışmaları devam eden hükümetin 6. Önlem Paketi'nde Kredi Garanti Fonu'nun etkin kullanımı da yer almaktadır. Bu kapsamda Kredi Garanti Fonu, bankaların şirketlere vereceği kredinin yüzde 60'ına kefil olacağı ve bu amaç için 1 milyar liralık kaynak ayrılacağı belirtilmektedir. Ayrıca Fon'nun bu kaynak ile yaklaşık 10 milyar liralık krediye kefalet verebileceğinin tahmin edilmektedir.

BDDK verilerine göre 2008 Aralık ayı itibariyle Türk Bankacılık sektörünün şirketlere kullandırdığı kredilerin 250 milyar lira olduğu gözönüne alındığında bu paketin toplam ticari krediler üzerindeki etkisinin %4 kadar olacağı söylenebilir. 2009 yılında öngörülen sıkışıklık için iyi bir rahatlama olacaktır.

Ref 1: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=121690
Ref 2: http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/Raporlar/Finansal_Piyasalar_Raporlari/6320Finansal_Piyasalar_Raporu_Aral%C4%B1k_2008.pdf

25 Nisan 2009 Cumartesi

17 Nisan 2009 Cuma

Bankalarda Operasyonel Skandallar - Allied Irish Banks

Tarihte önemli operasyonel skandalların bir diğeri de Allied Irish Banks (AIB) adındaki bir İrlanda bankasında yaşanmıştır. İrlanda’nın en köklü üç bankasının birleşmesi ile 1966 yılında kurulan AIB; 2002 yılında, merkezi ABD’nin Baltimore şehrinde bulunan Allfirst adındaki iştirakinin Hazine Bölümü’nde yaşanan bir suiistimal sonucunda 691,2 milyon dolar kaybettiğini açıklamıştır. Olayın açığa çıkmasının ardından 2003 yılında Allfirst, M&T Bank Corporation adındaki bir bankaya satılmış ve sonucunda üst düzey yöneticiler dahil olmak üzere yaklaşık 1.200 Allfirst çalışanı işinden olmuştur. Yapılan incelemelerde, bir çalışanın neden olduğu böylesine büyük bir olayın ardında önemli yönetsel hataların ve zayıflıkların olduğu tespit edilmiştir.

Geniş şube ağlarına sahip üç büyük ticari bankanın birleşmesi ile kurulmuş olan AIB’de yaşanan bu suiistimalin en önemli sebeplerinden bir tanesi bankanın ve suçun işlendiği iştirakinin tecrübesinde ve yapısal kurgusunda gizlidir. Baltimore gibi bir liman kentinde faaliyet gösteren Allfirst’ün müşteri portföyü, denizaşırı ticaret yapan ve sonucunda kur riski alan büyük firmalardan oluşmaktadır. Dolayısı ile Allfirst’ün işlemlerinin büyük bir bölümü, müşterilerin kur riskini azaltan karmaşık hazine ürünlerinden oluşmaktadır. Diğer taraftan kısıtlı büyüklükteki hazine işlemleri ile yıllarca ticari bankacılık yapan ve yöneticilerinin de sadece bu konuda deneyimli olduğu AIB gibi bir bankanın böylesine büyük hazine işlemleri yapan Allfirst gibi bir bankayı satın alması, çok yakından yönetilmesi gereken büyük bir risktir. Ancak bu risk iyi yönetilememiş ve vahim sonuçlar doğurmuştur.

1993 yılında John Rusnak adında bir trader, AIB’nin Baltimore’daki iştiraki olan First Maryland Bancorp’ta (1999 yılında Allfirst adını almıştır) çalışmaya başlamıştır. Kariyeri boyunca çeşitli bankaların yabancı para (FX) işlemler ofisinde çalışmış olan Rusnak, Allfirst’e girerken farklı stratejiler geliştirerek FX piyasalarındaki arbitrajdan faydalanacağını vaat etmiştir. Buna karşılık kompleks opsiyonlar yerine yenin dolar karşısında değer kazanacağı varsayımı ile tek bacaklı basit spot ve forward işlemler yapmış, karşı bacağında opsiyon işlemleri yaparak pozisyonunu hedge etmemiştir. Yenin dolar karşısında değer kazandığı 1990 ile 1995 yılları arasında güzel kârlar yazmasına karşın Rusnak, 1995 ortalarında yenin dolar karşısında değer kaybetmeye başlaması ile zarar etmeye başlamıştır.

Rusnak riskli stratejisinin bir sonucu olarak 1997 yılının sonunda 29,1 milyon dolar zarar etmiştir. Sorumluluğu alıp zararını yönetime rapor etmek yerine gizlemeyi tercih etmiş, oluşan zararı kapatmak için yetkisiz işlemler yapaya başlamıştır. Ancak, bir çok suiistimal vakasında yaşandığı gibi, Rusnak’ın yaptığı bu işlemler, oluşan zararı daha da büyütmüş ve 1999 yılında toplam 41,5 milyon dolar zarara neden olmuştur.

Rusnak, 1997 yılında aldığı pozisyonlarla zarar etmeye başladığı zaman, gerçekleşen bu zararları gizlemek için sisteme sahte opsiyon işlemleri girmiştir. Kuru, prim tutarı ve büyüklükleri aynı olan, ancak biri bir gün vadeli, diğeri gerçek forward pozisyonunun vadesi ile uyumlu olan iki sahte opsiyon işlemi yapmıştır. Rusnak, her iki opsiyon işlemini de aynı banka ile yapılmış olarak gösterdiği için işlemler nette herhangi bir transfer gerektirmemiş ve bu sebeple operasyon masasına gönderilmeyerek bir kontrol noktasını aşabilmiştir. Bu sahte işlemlerin sonucunda Rusnak, açık olan pozisyonunu gizlemiş ve kapalı (hedge edilmiş) olarak gösterebilmiştir. Yapılan tüm hazine işlemlerinde karşı taraf ile teyitleşmesi gereken Hazine Operasyon Bölümü bu işlemler için karşı taraf ile bizzat teyitleşmemiş, Rusnak’ın hazırladığı sahte faks dökümanları üzerinden teyit almıştır. Hazine Operasyon Bölümü’nün yapılan işlemleri bağımsız kaynaklardan teyit etmemesi büyük bir kontrol zaafiyeti oluşturmuştur.

Benzer bir zayıflık risk yönetimi faaliyetlerinde yaşanmıştır. Her traderın pozisyonu için bağımsız olarak riske maruz değer (RMD) hesaplaması gereken Hazine Risk Kontrol Bölümü, Rusnak’ın pozisyonu için yaptığı hesaplamalarda Rusnak tarafından manipüle edilmiş olan verileri kullanmış, sonucunda hatalı RMD hesaplamıştır. Rusnak’ın pozisyonunun RMD’si maksimum 1,5 milyon dolar olarak hesaplanmasına rağmen yapılan incelemelerde 90 milyon kaybettiği durumların yaşandığı tespit edilmiştir.

Hazine işlemleri için diğer bir kontrol noktası olan stop-loss limiti, AIB vakasında etkin olarak çalışmamış ve suiistimalin tespitinde yetersiz kalmıştır. Sistem tarafından bağımsız veriler ile hesaplanması gereken stop-loss limitleri, sistemin direkt olarak Reuters’tan beslenememesi nedeniyle traderların verileri üzerinden hesaplanmıştır. Rusnak, RMD hesaplamasında yaptığına benzer şekilde stop-loss hesaplamasında kullanılan döviz kurlarını manipüle etmiş ve bu kontrolü etkisiz hale getirmiştir.

Birinci ve ikinci seviye kontrollere ek olarak AIB’nin iç denetim fonksiyonları da bu suiistimalin tespitinde başarısız olmuştur. Rusnak’ın faaliyetleri, 5 yıllık süre zarfında sadece bir kere denetlenmiştir. Sonuç olarak AIB’de yaşanmış olan bu suiistimal vakasında; süreçteki kontrol zaafiyetleri, hazine işlemlerinde tecrübesiz olan yönetimin risk algısı ve etkin iç denetim sisteminin eksikliği, tarihteki en büyük operasyonel skandallardan birine neden olmuştur.

8 Nisan 2009 Çarşamba

Bankalarda Operasyonel Skandallar - Barings Bank

Tarihte finansal kurumlarda yaşanmış olan operasyonel skandalların en açık örneği Barings Bank vakasıdır. İngiltere’nin ilk ticari bankası olan 200 yıllık Barings Bank 1995 yılında iflas etmiş ve 3 Mart 1995 tarihinde ING Bank’a 1 sterlin karşılığında satılmıştır. Her ne kadar iflasın asıl nedeni bankanın Singapur ve Osaka borsalarındaki riskli pozisyonlarının zarar etmesi olsa da yapılan incelemelerle perde arkasında yaşananların tipik bir operasyonel risk vakası olduğu ortaya çıkmıştır.

1993 yılında Nicholas William Leeson adında bir dealer, Barings Bank’ın Singapur’da future işlemleri yapan bir iştirakine Genel Müdür olarak atanmıştır. Barings Bank’ı iflasa götüren ilk hata bu süreçte yaşanmış ve operasyonel yapı birinci seviye kontrollerde zafiyet yaratacak şekilde hatalı olarak kurulmuştur. Leeson, hem alım/satım masasından hem de muhasebe ve kayıt süreçlerinin yönetildiği operasyon masasından sorumlu olarak atanmıştır. Operasyon masası; alım/satım masası tarafından gerçekleştirilen tüm işlemlerin teyidini almak, muhasebe kayıtlarını kontrol etmek, işlemlerin yönetimce belirlenen limitler dahilinde gerçekleşmesini sağlamak gibi birinci seviye kontrollerden sorumludur. Bu sebeple operasyon ve alım/satım masalarının sorumluluklarının net bir şekilde belirlenerek birbirlerinden ayrılması büyük önem taşımaktadır. Ancak Barings Bank’ın Singapur’daki ofisinde bu temel teamülün uygulanmadığı görülmüştür.

1994 yılında, muhasebe hatası nedeniyle £20.000 tutarında bir zarar gerçekleşmiş ancak Leeson hatayı yönetime açıklamak yerine 88888 numaralı yeni bir hesap açarak zararı gizlemiş ve telafi etmek için yetkisiz işlemler yapmaya başlamıştır. Bankalarda yaşanan personel suiistimallerinin önemli bir çoğunluğu kasıtsız olarak yapılan bir hatanın gizlenmesi ve oluşan zararın kapatılması için yetkisiz işlemler yapılması şeklinde gerçekleşmektedir. Personelin yönetici veya iş arkadaşlarına karşı mahcup olması, küçük düşmesi, yapılan hata sebebiyle performans veya sicilinin olumsuz etkilemesi, oluşan zararın kendisinden tahsil edilecek olması gibi bir takım gerekçelerle dikkatsizlik veya ihmal sonucu oluşan küçük tutardaki zararlar personeller tarafından gizlenebilmekte ve sonrasında gizlenen zararlar yetkisiz işlemler yapılarak örtbas edilmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla yapılan işlemler ya başlangıçta oluşan zararı daha da büyütmekte ya da zararı kapattıktan sonra personel için yasa dışı gelir kaynağı haline gelmektedir.

Leeson; sadece müşteri karşılıklı işlemleri yapması gerekirken, £20.000 tutarındaki zararı kapatmak için banka adına da pozisyon almıştır. Ancak suiistimal yapan birçok personel gibi zararı kapatmakla yetinmemiş büyük pozisyonlar alarak birimini ve dolaylı olarak kendisini kâr ettirmiş ve kâr ettirdikçe de pozisyonunu büyütmüştür. 1994 sonunda Barings Bank’ın Singapur’daki birimi en yakın rakibinden 8 kat daha büyük pozisyon almış ve 20 milyon dolar kâr etmiştir. Banka için yatırım faaliyetlerinin yeni bir alan olması ve ticari bankacılık alanında uzmanlaşmış olan merkezi yönetimin yatırım alanındaki tecrübesizliği sebebiyle müşteri işlemleri karşılığında alınan risksiz pozisyonlardan bu kadar yüksek kâr ediliyor olması şüphe uyandırmamış ve bu çelişki göz ardı edilmiştir. Yönetimin ayrıca bazı iç denetim bulgularını da göz ardı ettiği ve önerilerini yerine getirmediği iddia edilmiştir.


Leeson, durgun piyasalarda kâr eden bir stratejiyle pozisyon almış ve yaşanan ufak dalgalanmalar dışında genelde durgun seyir eden Singapur ve Osaka borsalarında güzel kârlar elde etmiştir. Ancak 17 Ocak 1995 tarihinde Japonya’da yaşanan Kobe depremi sonrasında piyasalarda derin düşüşler yaşanmış ve Leeson’ın pozisyonu büyük zararlar yazmaya başlamıştır. 25 Şubat 1995 tarihi itibariyle toplam zarar 59 milyar yen büyüklüğüne ulaşmıştır. Yükümlülüklerini yerine getiremeyeceğini anlayan banka yönetimi Mart ayında ING Bank ile anlaşarak hisselerini 1 sterlin karşılığında devretmiştir.